Ufuk Adak, Suat Derviş’in 1940’lı yıllarda tefrika olarak yayımlanan Fosforlu Cevriye romanında İstanbul’un tekinsiz arka sokaklarını başarılı bir şekilde betimlerken “karakol ve cezaevini dışarıdaki hayatın bir tür mikrokozmozu” olarak gördüğüne dikkat çekiyor. “Hapishane, tevkifhane ve karakolda yaşanan onca olay dışarıdaki hayatın yansıması gibidir,” diyen Ufuk Adak, “Fosforlu Cevriye’de suç ve suçlunun marjinal olandan sıradan olana doğru evrildiğini, tüm bunların zamanla olağan hayatın bir parçası” olduğunu ifade ediyor.

Translate this for me

    Podcast
    Full Link
    Short Link (X/Twitter)
    Download Video Preview for sharing